İŞÇİNİN İŞVERENE KARŞI SORUMLULUKLARI NELERDİR ?
4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesinin birinci fıkrasında iş sözleşmesi, “bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşme” olarak tanımlanmıştır. Söz konusu tanımdan da anlaşılacağı üzere iş görme ve ücret tarafların bu sözleşmeden doğan temel borçlarıdır. Bu temel borçlar yanında yine sözleşmeden kaynaklanan birtakım yan borçlar bulunmaktadır. İş sözleşmesi hangi türde olursa olsun sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşmedir. Dolayısıyla iş sözleşmesinde tarafların yüklendikleri borçlar süreklilik arz eder.
1. İŞ GÖRME BORCU
İşçinin iş sözleşmesinden kaynaklanan temel borcu iş görme borcudur. İş sözleşmesinin kişisel ilişki kuran niteliği gereği işçi işini bizzat yapmalıdır. Kural olarak işçinin kişisel özelliklerinin
önemli olduğu kabul edilerek işçinin işi bizzat yapmakla yükümlü olduğu öngörülmüştür. Belirtmek gerekir ki işin bizzat ifası, yapılacak işin nitelikli işçi gerektirmesi hâlinde olduğu gibi, niteliksiz işçi tarafından yerine getirilebilecek olması durumunda da geçerlidir. Kural işin bizzat yerine getirilmesi, başkasına devredilememesi olmakla birlikte, iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi ile aksinin kararlaştırılması mümkündür. Yine “durumun gereğinden” işin üçüncü bir şahıs tarafından görülebileceği anlaşılabilir. Bu hâller işçinin üstlendiği iş için bir yardımcı kişi kullanmasında olduğu gibi, işin tamamen bir üçüncü kişiye bırakılması şeklinde de gerçekleşebilir.
İş görme borcuna aykırılık, aykırılığın ağırlığı ve niteliğine göre bir haklı veya geçerli fesih nedeni oluşturabilir. İş Kanunu’nun 25. maddesinde, “İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı hâlde yapmamakta ısrar etmesi” işveren için bir haklı fesih nedeni olarak kabul edilmiştir. İşçinin işi yerine getirmekten kaçınması, özellikle kendisine bir uyarıda bulunulmadığı hâllerde İş Kanunu’nun 18. maddesinde sayılan işçinin davranışlarından kaynaklanan geçerli fesih nedeni oluşturabilir.
2. ÖZEN BORCU
İşçinin iş göme borcunun içerisinde özen borcu da yer alır. Başka bir ifadeyle işçi işini özenle yapmakla yükümlüdür. Özen borcu, işçinin işi ifasında kendisinden beklenen her türlü dikkati, itinayı ve irade gücünü kullanmasını ifade eder. Söz konusu husus, Borçlar Kanunu’nun 396. maddesinde düzenlenmiştir. Hüküm, “İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak (…) zorundadır. İşçi, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine teslim edilmiş olan malzemeye özen göstermekle yükümlüdür.” şeklindedir. Borçlar Kanunu’nun 400. maddesi ise, “İşçi, işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur. Bu sorumluluğun belirlenmesinde; işin tehlikeli olup olmaması, uzmanlığı ve eğitimi gerektirip gerektirmemesi ile işçinin işveren tarafından bilinen veya bilinmesi gereken yetenek ve nitelikleri göz önünde tutulur.” şeklindedir. İşçinin göstermesi gereken özenin kapsamı tespit edilirken hükümde geçen bu hususlar dikkate alınmalıdır. Başka bir deyişle özen borcunun kapsamı her somut olayda, her işçi için ayrı değerlendirilmelidir.
Özen borcunun içeriği öncelikle objektif olarak belirlenir. Sözleşmenin içeriği, işyerindeki uygulamalar, o iş ve meslek dalında geçerli kurallar ve uygulamalar objektif olarak gösterilmesi gereken özenin derecesini de belirler. Bununla birlikte, aynı zamanda işçinin nitelikleri işçiden beklenen özenin derecesi ve sorumluluğunun belirlenmesinde dikkate alınacaktır. İşçinin yaptığı iş, işçinin nitelikleri, işin uzmanlık ve eğitim gerektirip gerektirmemesi, işçiden beklenen özenin ve aykırılık hâlinde sorumluluğun derecesini belirleyecektir. Özen borcuna aykırılık bu noktada bir kusur oluşturur. İşçi kusuruyla işverene verdiği her türlü zarardan sorumludur. Bu zarar, işçinin özensiz davranması nedeniyle ortaya çıkan bir üretim zararı olabileceği gibi (örneğin hatalı mal üretimi), işyeri araç ve malzemelerine verilen ve hatta müşterilere ait eşyaya, araçlara verilen bir zarar şeklinde de olabilir. İşçinin fabrika bahçesinde forkliftle mal taşırken, malı müşterinin arabasının üzerine düşürmesi, işyerinin duvarını yıkması gibi.
3. İŞVERENİN TALİMATLARINA UYMA BORCU
İşverenin talimatlarıyla işin görülmesini ve işçinin davranışlarını düzenleyebilme hakkına işverenin yönetim hakkı denir. İşçinin işverenin talimatlarına uyma borcu, işverenin yönetim hakkının karşısında yer alır. İş ilişkisinde işçinin iş görme borcunun içeriği, işverenin verdiği talimatlarla somutlaşmaktadır. Söz konusu husus, Borçlar Kanunu’nun 399. maddesinde düzenlenmiştir. Hüküm, “İşveren, işin görülmesi ve işçilerin iş yerindeki davranışlarıyla ilgili genel düzenlemeler yapabilir ve onlara özel talimat verebilir. İşçiler, bunlara dürüstlük kurallarının gerektirdiği ölçüde uymak zorundadırlar.” şeklindedir.
İşverenin işçinin nerede, ne zaman, nasıl ve hangi sırayla işini yapacağını belirten, işin yapılmasına ilişkin yöntem ve tekniğini gösteren talimatları işin görülmesine ilişkindir. İşin görülmesi sırasında kullanılacak araç ve gereçlere, günlük çalışma süresinin başlangıcına ve bitişine, ara dinlenmelerine, yıllık izinlerin kullanılmasına yönelik talimatlar bu kapsamdadır. İşverenin işin görülmesi ile doğrudan bağlantısı bulunmayan, iş yerinde belirli bir düzenin ve güvenliğin sağlanması amacıyla talimat vermesi de mümkündür. İşçinin iş yerindeki davranışlarına ilişkin bu talimatların kapsamında işe giriş ve çıkışlarda uyulacak kurallar, soyunma odalarının, park yerlerinin kullanımı gibi hususlar yer alabilir. Borçlar Kanunu’nun 399. maddesinde işverenin genel düzenlemeler yapabileceği veya işçilere özel talimatlar verebileceği ifade edilmiştir. Dolayısıyla işveren iş yerindeki işçilerin tamamını ya da bir grubunu kapsayan talimatlar verebileceği gibi, işçilere bireysel talimatlar vermesi de mümkündür.
4. SADAKAT BORCU
İş sözleşmesinin kişisel ilişki kuran niteliğinin bir sonucu da işçinin işverenin ve iş yerinin çıkarlarını koruma, işverene ekonomik, ticari ve meslekî bakımdan zarar verebilecek her tür davranıştan kaçınma borcudur. Sadakat borcu işçinin, iş sözleşmesi devam ederken bir başka işte sadakat borcuna aykırı olarak çalışmasını ve kendi işvereni ile rekabete girişmesini de engeller. Sadakat borcunun sınırları ve içeriği; işçinin işyerindeki görevi, konumu, işin niteliği gibi hususlar dikkate alınarak her bir iş ilişkisi bakımından belirlenir. Örneğin yönetici işçiler bakımından sadakat borcunun daha yoğun olduğu kabul edilir. İşçinin korunmaya değer haklı çıkarları borcun sınırını oluşturur ve bu noktada borcun içeriğinin tespiti karşılıklı menfaat değerlendirmesini gerektirir.
İşçi sadakat borcuna aykırı olmadığı sürece, iş sürelerinden önce veya sonra bir başka işte çalışabilir. Bu çalışma işverenin onayına bağlı değildir. Haftada beş gün azami yasal haftalık iş süresi doldurulmadan çalışılan bir işyerinde istihdam edilen işçi, haftanın altıncı günü bir başka işyerinde veya iş saatleri dışında başka bir yerde çalışabilir. Sadakat borcuna aykırı olarak bir başka işte çalışma kapsamına, işçinin işveren nezdinde çalıştığı işi yerine getirmesi için gerekli performansını etkileyecek, verimini düşürecek, konsantrasyonunu zayıflatacak şekilde çalışması da girer.
Sadakat borcu, sır saklama yükümlülüğünü de içerir. İşçinin iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgiler sır saklama borcunun kapsamındadır. Üretim sırlarına üretim süreci, üretim talimatları, yeni üretim yöntemleri ve ürünler, teknik- matematiksel çizelgeler, modeller veya araştırma sonuçları dâhildir. İş sırları üretim dışında kalan pazarlama, organizasyon alanına, tedarik organizasyonuna, müşteri listesine, fiyat hesaplamalarına, reklam stratejisine, gelir kaynaklarına veya personel yapısına ilişkin bilgileri ifade eder. Yine tüm bunların dışında kalan ve işveren tarafından gizli kalması gerekli olarak tanımlanan veya somut ilişkiden gizli kalması gerektiği anlaşılan örneğin işverenin mali veya kişisel ilişkileri de sır saklama yükümüne dâhildir.
Sır niteliğindeki bilgilerin işçi tarafından kendi yararına kullanılması yanında bir başkasına açıklanması da madde kapsamında yasaklanmıştır. İşçinin bu bilgileri kendi yararına kullanması üretim sırlarını kullanarak rakip bir malın üretimini yapması, aynı pazarlama tekniklerini kullanarak rakip malları pazarlaması gibi durumlarda söz konusu olacaktır. Bu gibi hâllerde işçi bilinçli olarak sır saklama yükümünü ihlal ederken, yükümün ihlali, ihmali bir davranışla da gerçekleşebilir; sır niteliğindeki bilgileri içeren belgelerin ihmal sonucu açıkta bırakılmasında olduğu gibi. İş sözleşmesinin sona ermesiyle kural olarak sır saklama yükümü de sona erer. Ancak işverenin haklı çıkarı varsa sır saklama yükümü devam edeceğinden, işçi sözleşme sırasında edindiği sırları yine kendi yararına kullanamayacağı gibi başkasına da açıklayamaz.